Ali KOÇ

 

 

Şehit Düştüğü Tarih: 8 Temmuz 2001

 

Şehit Düştüğü Yer: Ankara

 

Doğduğu Tarih: 12 Şubat 1971

 

Doğduğu Yer: Zonguldak

 

Mezar Yeri: Zonguldak

 

 

Bartın hapishanesi 2. Ölüm Orucu Ekibi Direnişçisi’ydi. 19 Aralık Katliamının ardından Sincan’a sevkedildi. Oradan Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne sevkedildi ve orada ölümsüzleşti.

 

Ali Koç, Türk-sünni mezhepten bir ailenin oğlu olarak 12 Şubat 1971’de Zonguldak’da doğdu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde öğrenci olduğu yıllarda, 1989’da DEV-GENÇ’lilerle tanışarak devrimci hareketin saflarına katıldı. Çeşitli görev ve sorumluluklar aldı. Ceyhan’da şehit düşen Halil Önder’in sorumluluğunda da bir süre çalıştı. Fedakarlığı ondan öğrendi.

Zonguldak maden ocaklarında işçi olarak çalıştı. Yerin altında kömür karası alnının terine karışanların kurtuluşunun devrimle olacağını anlattı emekçilere. Zonguldak’da İşçi Hareketi Gazetesi temsilciliği yapmaya başladı. Artık o yerin altındakileri örgütlemek için gecesini gündüzüne katıyordu.

İlk tutsaklığını bir sempatizanken katıldığı 1989 1 Mayısı sonrası kısa bir süre yaşayan Ali Koç, 1995 yılında Zonguldak’da gözaltına alındı ve yeniden tutsak düştü. Bartın hapishanesindeyken 19 Aralık katliam operasyonunu yaşadı, zulmü durdurmak için bedenini tutuşturanlardan biri de oydu. Yaralı olarak yanıklar içinde Sincan’a götürüldü.

Direnişini bırakmadı. Yaralarının verdiği acılar, açlığının acısına karışırken o bu acılara aldırmadı bile. Çünkü onun yüreğinde tüm acıları alt edecek inanç vardı. Onun yüreğinde tüm acıların karşısında yere serildiği sosyalizm özlemi vardı. Direndi.

Mart ayında kaldırıldığı hastanede şehit düşene kadar tutuldu. Zorla müdahale ederek direnişi kırma politikasında onu da sakat bırakmak istediler. O yine direndi. Önce bombalarla, kurşunlarla açlığın orta yerine düşen zulmü gördü. Yangınlarda yaralar, bereler içinde kaldı.

Sonra onu bu haliyle işkenceler içinde bindirdiler ringlere.

Dostlarından, yoldaşlarından tecrit edildi. Dost yüzü, dost selamı göremedi aylarca.

Mart ayında tekrar hastaneye kaldırıldı. Yaralarını tedavi etmek değildi amaçları. Zorla müdahale ederek direnişini kırmak istiyorlardı. Serumlar, iğneler bu işkencenin aletiydi. İşkenceleri yaşadı. Yattığı yatağın dahi bedeninde yaralar oluşturduğu bir ortamda bacaklarından kelepçeli tutuldu. Ve direniş 262’inci gününe geldiğinde, Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde şehit düştü.

Ali, devrimci yaşamı boyunca sürekli devrimciliğini geliştirmeye çalıştı. Bu düşüncelerini özgeçmişinde şöyle dile getirdi; “önüme hedef olarak, Partili kişiliğe ulaşmayı koyuyorum. Kolay ve sınırlı devrimciliği değil, en zor koşullarda savaşı göğüsleyebilecek, en zor görevlere en önde koşabilecek, fedakarlıkta ve gerektiğinde ölümün her türlüsünü tereddütsüzce göğüsleyebilecek bir insan olmayı hedefliyorum.”

Bu hedefinde büyük bir fedakarlıkla ilerledi. Zor koşullardaydı. Üç mevsimdir süren direnişteki tereddütsüzlüğüyle parti-cepheli kişilikte attığı adımların en onurlu kanıtını sundu.

Parti-Cephe onun için, “tüm insani değerlerin, devrimci kültürün, ahlakın, ideolojinin ete kemiğe bürünmüş şeklidir. Düzenin kirine-pasına bulaşmış, dejenere olmuş, değerlerinden uzaklaşmış, bencilliğin ve yozluğun bataklığına saplanmış düzen insanının, yeniden insanlaşabilmesinin, biricik doğrultusudur.”

 

***

 

ALİ KOÇ'un Bant Takma Törenindeki Konuşması:

 

            Yoldaşlar, Siper Yoldaşları;

            Bugün tüm dünya, Ölüm Orucu Direnişimiz nezdinde umutla umutsuzluğun, inançla değersizleşmenin, çürüyenle yeşerenin dişediş mücadelesine tanıklık ediyor. Bu savaşın en ön cephesinde biz varız.

            Umudu, aydınlığı, inancı, vefa ve bağlılığı biz temsil ediyoruz.

            Onuru, namusu, eşitliği, adaleti biz temsil ediyoruz.

            Vatan biziz...

            Gelecek biziz...

            Devrim biziz...

            Biz milyarlarca ezilenin yaşam umudu, yarınlarıyız...

            Biz, tüm bu değerler uğruna yaşamını feda edip bayraklaşan, milyonlarca devrim şehidinin yoldaşıyız...

            İşte biz, sahip olduğumuz bu misyonun bilinciyle, kendisini en güçlü hissettiği bir dönemde emperyalizmin ve uşaklarının karşısına dikildik.

            Ve ne mutlu bize ki, onlara tarihi bir yenilgi tattıracağız. Biliyoruz ki, Ölüm Orucu Direnişimizin zaferi tüm dünyada önüne geçilmez bir anafor yaratacaktır.

            Bu görkemli zafer yürüyüşünde, ben de bir savaşçı, bir sıra neferi olarak görev aldım. Bu nedenle yaşadığım coşku ve mutluluk sınırsızdır.

            Bu tarihsel görevle onurlandırılmış olmamı, herşeyden önce Partimin ve yoldaşlarımın, insanlarımıza verdiği değerin ve duyduğu güvenin bir sonucu olarak görüyorum. Bu nedenle, bana güç veren, beynimi aydınlatan, yüreğime halk sevgisini ve devrim inancını aşılayan Partime, önderime ve yoldaşlarıma duyduğum sonsuz sevgiyi, güveni ve bağlılığı dile getirmek istiyorum.

            Yoldaşlar, Siper yoldaşları;

            Yüklenmiş olduğum görevin omuzlarıma yüklediği sorumluluğun bilincindeyim. Ve son nefesime kadar bu bilinçle hareket edeceğime söz veriyorum.

            Direniş sürecinde görevim, sıram geldiğinde ölmektir. Bu konuda en küçük bir tereddütüm yoktur. Canım, Partime, Önderime, yoldaşlarıma feda olsun.

            Canım, kanım, kurtuluş yolunda feda olsun.

            Partimin, Önderimin, Yoldaşlarımın, kahraman şehitlerimizin ve halklarımızın huzurunda bir kez daha and içiyorum ki, alnıma takılan yıldızlı kızıl banta layık olacağım.

            Yaşasın Ölüm Orucu Direnişimiz...

            Yaşasın Siper Yoldaşlığı...

            Zaferi Şehitlerimizle Kazanacağız...

            Yaşasın Devrimci Halk Kurtuluş Partisi

            Yaşasın Devrimci Halk Kurtuluş Cephesi

            Yaşasın Önderimiz Dursun Karataş

 

 

Hakkında Daha Geniş Bilgi İçin...

 

2000-2007 Büyük Direnişi:

 

Yoldaşları, yakınları Ali KOÇ’u Anlatıyor:

 

Geri